SAHNE VE SEYİRCİ: HİÇ BİTMEYEN HİPNOZ!

İnsanların ve toplumların yaşamdan ve gelecekten beklentileri içinde bulundukları durumla ve sıkıntılarla ne kadar da yakın ilişkili. Daha “düne kadar” tüm gezegenimizi çevreleyen bir salgından(Covid-19) kurtulmak için çareler arayadururken… Rusya Federasyonu’nun, nereden baktığınıza göre değişecek işgal ve ilhak operasyonu toplumların dikkatini bölgemize kilitledi.

İnsanlar ve organize olarak örgütlendikçe toplumlar/devletler, sanırım modern yaşam formuna geçtiklerinden beridir her şeyi “sözde” ele almakta ve yine “durumu idare” ettirmekteler.

Bugün, Ukrayna’da Rusya’nın giriştiği “hukuksuz” ve “insanî olmayan” askerî harekâtının sonuçlarını tüm dünya sakinleri şuan olmasa bile, ilerleyen dönemlerde tecrübe edecektir.

Dikkat ediyorsanız, bazı şeyleri de nedense gözyaşı ve kan vuku bulunca anlıyor ve değerlendirmeye tâbi tutuyoruz! Ne ilginç değil mi? Evet, Ukrayna’da yaşanan insanî dramın hiçbir gerekçesi veya “aması” olamaz. Öte yandan Batı Avrupa’nın ve Amerika Birleşik Devletleri’nin üzerlerine hassasiyetle titredikleri “insan hak ve özgürlüklerinin” nedense bir kere daha özde değil “sözde kaldığını” görüyoruz.

***

Bu bağlamda, Rusya’yı bu çılgınca ve mantıkî olmayan eyleme yönelten Batılılar, neden bu çok üzerlerine titredikleri insan hak ve hürriyetlerinin, İslam coğrafyalarında ayaklar altına alınmasına seyirci kaldılar?

Bir kere daha ifade ediyorum: Acının; ne ten rengi ne ırkı ne etnisitesi ne de dini ve mezhebi olabilir! Ama öte yandan… Yaşananlara baktığımızda, çekilen çilelere gözlerimizi çevirdiğimizde, sürekli “medeniyetin beşiği” olduklarını ikrar eden hegemonların( big brother) çifte standarda yöneldiklerini görürüz.

Ben, burada İslam uygarlığı veya Hıristiyan uygarlığı mukayesesi yapmıyorum.

Çekilen ıstırapların ve dökülen kanların tüm dünya uluslarının ortak derdi olması gerektiğini ifade etmeye çabalıyorum.

Bugün geldiğimiz noktada, uygarlık olarak da kültürel yeşerme olarak da gerçekten de vasatı tecrübe ediyoruz. Düşünebiliyor musunuz, bir devlet başkanının, işgal ettiği topraklarda sebep olduğu yıkıma ve can kaybına aldırmadan “nükleer silah” kullanma opsiyonunu zımnen bile telaffuz etmesi, tüm toplumların irkilmesi için yeterli değil midir?

Neden bizler, insanlar olarak bu raddede gözlerimizi karartır olduk? Küreselleşme ve emperyalizmin atbaşı şekilde kapitalizmin şahlanması adına egemen devletler tarafından örtülü bir biçimde “yumuşak güç” olarak kullanılması ve toplumların sürekli “sabun köpüğü” formunda tatlı yalanlar söylenerek oyalanmaları…

Ama bir türlü gel(e)meyen huzur… Bir türlü gel(e)meyen saadet… Bir türlü gel(e)meyen ulusların kardeşliği…

Evet, kendini “dev aynasında” gören Batılıların yaşadığımız her türlü acıda ve elemde dahli vardır. İster buna ikiyüzlülük diyelim ister riyakârlık diyelim… İster yüksek ideal ve çıkarlar diyelim…

***

Teknolojinin ve fennî faaliyetlerin diğer hiçbir çağda görülmediği kadar ilerleme kaydettiği bilgi toplumları döneminde, hâlen otokrat liderleri, despotik rejimleri, tiranları, lider sultasını, baskıyı ve itaat ile biat etmeyi, her şeyden önemlisi boyun eğen “makbul devlet-birey” olmayı nereye oturtacağız ve bu arkaik olguları, dönemimiz gelişmeleri düzleminde nasıl bir aymazlıkla görmemezden gelmeye devam edeceğiz?

Evet, küreselleşme ve neo-liberal ekonomik politikalar, dünyamızı “elektronik bir köye” dönüştürme idealiyle pazarlandı. Soğuk Savaş bitmiş ve iki kutupla politik düzen yerle yeksan olurken, önderliğini ABD’nin yaptığı Batı bloğu, bugün gezegenimizin sakinlerine, içinde bulundukları refah ve huzur bağlamında ne verebildi?

***

Hani nerede, milenyum çağına girdiğimizden beridir, barış, huzur, sevgi, saygı ve kardeşlik ve hakka ve hukuka riayet!

Sahnede “bir şeyler” sahneleniyor. Perde açılıyor ve seyirciler, sahneleneni izliyor.

Ya perde arkası? Zaten yıllarca böyle olmadı mı? Birinci Dünya Savaşı ve ertesine kadar İngiltere’nin sahnelediklerini izlerken, sonrasında da İkinci Dünya Savaşı ertesinde ABD’nin yönetmenliğini yaptığı şeyleri seyretmedik mi?

Tamam da bizler bu hipnozdan ne zaman ayılacağız?

BELEDİYELER

EKONOMİ